6 Eylül 2020 Pazar

"R A G E "



 Selaam, 

Hani bir hikaye/roman yazarken Dan Harmon çemberi kullanılır ya. Hikayenin ilerleyişini, olaylar döngüsünü, ne bileyim kahramanlarını kurgularken bu çemberi tamamlamayı hedef alırsın. Çember tamamlanmazsa hikaye okuyanı vurmaz hatta belki bir hikaye bile olmaz o zaman. Ucu açık kalır. 

Gerçek hayat da böyle bence. Çemberi tamamlamamışsan, bilinçaltına yerleşiyor o olay ve asla kurtulamıyorsun. Senin var mı böyle bir hikayen? Benim bir kaç tane var. Ama biri çok etkiliyor beni son zamanlarda nedense. Yazıp kurtulmayı düşünüyorum. (Umarım :( )

Hayallerimi gerçekleştirmek için bir yola çıktım ben. Hiç bilmediğim bir ilde okuluma gidebilmek için gece çalışmak zorunda kaldım. Hayatımda hiç gece çalışmamıştım, nöbet tutmamıştım. E kendi mesleğimin haricinde de çalışmamıştım. 

İtilerek ve sanki bana lütfedilmiş gibi davrandılar ve ben gittim çalışmaya başladım. Zorundaydım!

Büyüdükçe, aklım erdikçe orda bana yapılanları hazmedemiyorum şimdi. Üstünden çok geçmedi aslında 4-5 yıl önceydi. Ama olayları yaşarken cidden bu kadar üzülmüyor, kafama takmıyordum. 
Şimdi durup durup aklıma gelmesini anlayamıyorum. 

Mesleki olarak kendi işimi yapmasam da, hatta kendi işini bana yükleyen bir kaç "kötü kalpli" insanın işlerini bile üstlenmiş olsam da, bana kattığı çok şey var diyebilirim şimdi. 

Tam 1 yıl, özellikle haftasonları ve özel günlerde (bayramlar gibi) çalıştım orda. Ben işi öğrendikçe benim geldiğim gün herkesin yüzü gülüyordu. Bu gün nöbet iyi geçecek diyorlardı. 

:)) Şansıma işi öğrenirken hep işin ehli doktorlar o gün nöbette oluyordu. Anatomisinden başlıyorlardı ben öğreniyorum diye. Kırık hastası gelse röntgenini gösteriyorlardı. Çıkık hastası gelse yerine oturtmayı gösteriyorlardı. Ya bir fizyoterapist daha başka ne ister ki :)) Alçılamayı, atellemeyi, sargı yapmayı.... Yetmedi, acil triajı, pansuman yapmayı... yine yetmedi, dikiş almayı. (burda direndim ama; başhemşire yardımcısı zorla öğretti :) )  Hepsini öğrendim. 

Sonra baktım donanıyorum. Meslek hayatımda belki pansuman yapmayacak, dikiş almayacağım ama; Pınar olarak bu bilgi bi yerlerde bana yardımcı olacak. Bu sefer ses etmedim, şikayet edildim, tehdit edildim filan. Hadi güldüm geçtim. 16 saatlik nöbette 4 saat dinlenme hakkı verildiğinde daha ayağımı uzatamadan geri çağrıldım. 

Ama oradan çıkarken birlikte çalıştığım doktorlardan birinden şu cümleyi duydum: Gitmene kendi adıma üzülüyorum ama; seninle çalışacak meslektaşlarım adına seviniyorum. 

Beni kullandığını zannedenler - ki evet kullandılar da :)) sonradan duyduğuma göre görevlerinden alınıp başka yerlere verilmişler. İdareciler dağılmış filan. (Aynı idarecilerden birinin kızı da benim okula gelmesin mi :)) ah neler gördü bu gözler ahh :) ) 

Neyse, Kötü kahramanlar peydahlandı hikayemde. Olaylar olaylar olaylar oldu. O gün üzüldü Pınar, o günlerde ağladı. Evini, yatağını çok özledi. Yorgunluktan okuduğu bir cümleyi 10 seferde anladı belki ama, bitti gitti işte. Şimdi daha donanımlı. İşte blog adresimdeki "rage" de belki tam burdan geliyordur. 

Burada bitiriyorum yazıyı ama, içimde de bitsin artık bu döngü istiyorum. 

Mutlu son olsun!

Okulum bitti. Uzun süredir izinliydim, iznimi bitirmek için de dilekçemi verdim.
Sonsuz dinlenmiş olarak, daha donanmış olarak ve tüm bu yaşadıklarından ders almış olarak ve o günün üstünden 6 fazladan yaş almış olarak yeniden dönüyorum. 


O da serinin ikinci öyküsünün konusu olsun. :)) 


öpücük


P.


Onlara Set!

  Sizsiniz sebebi! Kendimi küçücük bir bebeğin karşısında bu kadar çaresiz hissetmeme sebep olan ve beni çaresizliklerimle bir başıma koyup ...